27/06/2016
Ramazan ayını yarıladığımız hatta yavaş yavaş sonlarına yaklaştığımız şu günlerde birazda sizlere Osmanlıda ramazan ve iftar kültürü nasıldı bundan bahsetmek istiyorum.Tabi günümüzde herşey hızlı bir değişim içinde olduğu için ve herşeyi çok hızlı tüketip bitirdiğimiz için doğal olarak eski gelenek kültürümüzde yavaş yavaş değişmekte ,unutulumakta ve yeni nesillere aktarılamamaktadır.
Örneğin Osmanlı döneminde ramazan ayının geldiği kadı tarafından ilan edilir ve vatandaşlara duyurulurdu .Sonrasında camilere mahyalar asılır ve gece ışıklandırılır aynı zamanda görsel bir şölen havasında ramazanın geldiği ilan edilirdi.Mahyacılar mahyaları hazırlarken en çok ''Hoşgeldin Ya-şehri Ramazan'' ,''Oruç Tut Sıhat Bul'' ve''Onbir Ayın Sultanı'' vb yazıları kullanırlardı.Camilerde ezan sesiyle başlayan sahur iftar ile son bulur ve iftarda camilerin minare kandilleri yanardı.
Mahya yazıları ilk kez 1. Ahmet zamanında Sultanahmet camisinde kullanılmıştı.Bu yazılar genellikle dini içerikli olup ramazaının gelişini simgeliyordu.Osmanlı döneminde zengin halk ve fakir halk ayrımı yapılmamakta bu konuda çok hassas davranılmaktaydıŞöyleki maddi durumu yerinde olan bir vatandaş iftar verdiğinde iftarda davet ettiği kişilere diş kirası verirdi.Diş kirasını bir anlamı vardı.Siz benim davetime icap ettiniz geldiniz beni kırmadınız yemeklerimizden ikramlıklarımızdan yediniz dişleriniz aşındı.Bu hediylerde sizin diş kiranızdır der ve gelen misafirlere altın veya parayı keseler içinde hediye eder ve uğurlardı.Bunlar Osmanlı zamanında yapılan çok ince zarif ve hoş davranışlardır.Rmazan ayının olmazsa olmazları arasına davul da vardır .Davulcu sahurda insanları sahura kaldırır güzel güzel maniler söyler ve ramazan ayının sonunda da ev ev gezer bahşişini toplardı.
O dönemde en çok kullanılan manilerden birtanesi de
Ramazan geldi hoş geldi
Evlere şenlik geldi
Dün herkes oruç idi
İftar yeni yendi.
Ayrıca Arife günü padişahlar kutsal emanetleri muhakkat ziyaret eder bol bol dualar ederlerdi .Bayram öncesi anneler babalar alışveriş yapar çocuklarına elbisler alır ve büyük bir heyacanla bayramın gelmesi beklenirdi.Tabi yeni kıyafet ve ayakkabı alınan çocuklar bayrama kadar sabredemez ve bazen dayanamayıp bayramlıklarını Arife Günü giyerlerdi.Bu sabırsız çocukların arife günü giyinmesine halk arasında Arife çiçeği denilirdi.
Osmanlıda insanlar birbirine karşı çok hassas ve saygılı davranırdı.Örneğin eve yeni gelen misafire kahve ve su ikram edilir hangisini tercih ederse ona göre davranılırdı.Kahve içen bir misafirin tok olduğu yada önce su içen misafirin aç olduğu burdan anlaşılır ve ona göre hemen misafir aç ise sofra hazırlanırdı.
Ayrıca evlerde camın önünde renk renk çiçekler bakılırdı.Örneğin bu çiçeklerin renklerinin de birer anlamları olurdu.Mesele evin önünde sarı çiçek var ise o evde bir hasta olduğu yada kırmızı bir çiçek varsa o evde genç bir kız olduğu anlaşılır ve ona göre davranılırdı.
Evlerin kapıların çift tokmak bulurur ve bu tokmaklardan ince ses çıkaranı kullanıldığında bir bayan misafir geldiğine , diğer tok ses çıkaran tokmak kullanıldığında da erkek misafir geldiği anlaşılır ve ona göre ev sahibi misafirini karşılardı.
Yemek olarak ramazan ayında en çok ramazan pidesi tatlı olarak güllaç yapılırdı. .İftrlar iftariyelik dediğimiz ürünlerle açılırdı.Bu ürünlerin başında hurma zeytin peynir pastırma gelmekteydi.İftar açıldıktan sonra çorba içilir ve ardından bol etli yemekler yenirdi.Yanında zeytinyağlı dolmalar ve sarmalar bulunurdu .Yemek sonrası teravih namazına gidilir namaz çıkışıda tüm gelenlere ikramlık verilirdi.Yaz ayına denk gelen ramazan ayında bol bol şerbet çeşitleri ikram edilir kış ayına denk gelen ramazan ayında ise sahlep ikram edilirdi .
Kısacası Osmanlıda Ramazan ayı bereketli huzurlu ve bol bol ibadet yapılarak geçirilirdi.İnsanlar birbirine çok saygılı davranır hatta gayri müslimler bile ramazan ayında dışarda yemek yemekten kaçınırdı.Günümüzde unutulmuş olan bu kültürün yeni nesillere aktarılması dileğiyle.
Aykut AYBAŞ
Öğrt.Görevlisi